KARS PUSULA / ADEM ALP
Diyanet-Sen Kars Şube Başkanı Ebubekir Keleş’in 28 Şubat Post-Modern Darbe girişimi ile ilgili basın açıklaması
“1000 yıl sürecek denen 28 Şubat, millet iradesine, milletin değerlerine ve inancına yapılan bir darbedir. Darbeler, insanlık onurunu zedeleyen, milletin iradesini hiçe sayan; işkencelerle, zulümlerle, tehdit ve baskılarla sürdürülen mekanizmalardır. Hangi ülkede ve hangi sebeple olursa olsun yapıldıkları yerlere huzur ve güven getirmemişlerdir. Sözde “irtica tehdidi” ile 28 Şubat anti-demokratik MGK kararları alınmış, dönemin iktidarına darbe vurulmuştu. Devamında ise zulüm hüküm sürecek gözyaşı akacak bir süreç başlamıştı. Darbeyle birlikte başörtülü kızlar üniversitelere giremez oldu, kılık kıyafetleri nedeniyle gençler eğitim haklarından mahrum bırakıldılar. İkna odaları kurularak inançlarından vazgeçmeleri yönünde psikolojik baskıya maruz kaldılar. Katsayı adaletsizliği nedeniyle yine gençlerin istedikleri okulda eğitim alamamalarının önü kapanmış oldu. Kamu görevlileri, eşleri başörtülü olduğu için fişlendi. Siyasi görüş ve inancından dolayı insanların; çalışma, eğitim, ibadet, düşünce ve ifade özgürlükleri gibi temel hakları ellerinden alındı. Ülkesi için, milleti için çalışan ve üreten sermaye dahi kategorize edildi. “Yeşil sermaye” adı altında ötekileştirildi.
“Aslında 28 Şubat süreci, isminde de geçtiği üzere bir süreçtir. Sadece bir anda, olmuş bitmiş bir olay değildir. Resmiyetteki ismiyle 28 Şubat post modern darbesidir. Kime darbeydi? Demokrasiye, Dindarlara, İslami yaşama bir darbeydi. Toplumun İslamı yaşama isteğine bir darbeydi. Toplumun her alanında, sokaktan tutun da kamusal alana kadar her alanda İslami yaşamın nüveleri kendini göstermeye başladığı bir dönemde, bundan rahatsız olanlar, değişik bahanelerle bu görünürlüğü yok etmek istediler. Üniversitelerde başörtülülerin sayısı artmaya başlamıştı. Sokakta İslami kıyafetle gezenler ya da İslami yaşamın belirtisini üzerinde taşıyan insanların sayısında artma olmuştu. Camiye gidenlerde artma olmuştu. Sokakta, çetelerin eline düşen çocuklar, uyuşturucu bataklığına düşen, değişik çetelerle irtibat kuran çocukların yönü camiye dönmeye başlamıştı. O çocuklar artık yankesicilerin, hırsızların sokaktaki torbacıları olmaktan kurtarılmış, camilerde İslami yaşamı, abdesti, namazı, orucu, dini ve İslami değerleri öğrenen bir toplum, bir gençlik haline gelmeye başlamıştı. Bütün bunlar 28 Şubat sürecini başlatanları rahatsız etti. Kendilerine kılıflar aradılar.”
’’28 Şubat darbe sürecinin tek bir ayağı olmadığını, millete yönelik topyekûn bir saldırı olduğunu vurgulayan Keleş, "O günler kara bir leke olarak ifade edilir ama bu çok yetersiz tanım olur. 28 Şubat'ı şöyle tanımlamak daha doğrudur, daha gerçekçidir: 28 Şubat bu millete, bu milletin değerlerine, inancına, kültürüne, geleneğine yönelik topyekûn saldırı girişimidir. O açıdan bunu sadece bir kara leke olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü birden çok sacayağı olan ve adeta bu milleti millet yapan ana değer aziz İslam'ı hayatın içinden silme operasyonudur. Katı ve seküler bir anlayışı bu millete dayatma girişimidir. Bunun tek bir sacayağı yoktur. Darbe, kurumlar diktatörlüğü şeklinde karşımıza çıkmıştır."
Keleş mesajının devamında, “Ülkemizin tarihi, inancı ve değerleriyle barışık, küresel güç olma yolundaki ideallerini baltalamak ve bu ideali önlemek isteyen şer odakları tarafından darbe ve benzeri girişimler her zaman yapılmaktadır. Üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen basit meselelerle ülkemizi vesayet altına almak isteyen şer odakları tarafından düzenlenen bu tür darbe benzeri girişimler olmaya devam etmiştir. Bu tür teşebbüslerin çıkış nedenlerinin de aynı olması manidardır. Bu şer odakları emellerinden vazgeçmeyecek, her fırsatta benzer oyunları sahneye koymak için fırsat kollayacaktır. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü bunun son örneği olmuştur. Ülkemiz böylesi oyunlara karşı güçlü olmak zorundadır. Bunun içinde hangi görevi ve vazifeyi yürütürsek yürütelim işimizi en iyi şekilde yapmalı, ülkemizi ve milletimizi canımızdan çok sevmeliyiz.” Dedi.